Türkiye Eğitim Sistemi — İnceleme ve Alıntılar

Rıfat Okçabol — Türkiye Eğitim Sistemi — İnceleme ve Alıntılar 117

Samet Onur
8 min readJan 28, 2024

İnceleme

Başından Günümüze Türkiye Eğitim Sistemine Kapsamlı Bir Bakış

Rıfat Okçabol’un “Türkiye Eğitim Sistemi” kitabı 2002 yılında Ütopya Yayınevi’nden çıktı. Kitabın alt başlığı: “Tarihsel Gelişim, Sistemin Betimlenmesi, Çözümlenmesi ve Yeniden Yapılanması”.

Kitabın incelemesine geçmeden önce yazarın biyografisini aktarmanın faydalı olacağını düşünüyorum.

Okçabol’un akademik hayatı şu şekilde:

Prof. Dr. Rıfat Okçabol: 1941 yılında Beykoz’da doğmuş, Ahmet Mithat Efendi İlkokulu (1953) ve Beykoz Ortaokulu’ndan (1956) sonra Kabataş Erkek Lisesi’nden (1959) mezun olmuştur. Lisans öğrenimini İstanbul Üniversitesi’nde (1963) Matematik alanında tamamlamış, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bursuyla iki kez yurt dışına giderek ABD’de Michigan State Üniversitesi’nde eğitimde yüksek lisans (1972) ve doktora (1980), sistem bilimlerinde de yüksek lisans (1976) dereceleri almıştır.

1964–66 yıllarında, yedek subay olarak Astsubay Sınıf Hazırlama Okulu’nda ve 196669 yıllarında da Alanya Lisesi’nde öğretmenlik yapmıştır. Daha sonra MEB merkez örgütünde Planlama ve Araştırma Dairesi’nde, uzman yardımcılığı (1969–70) ve Bilgi İşlem Müdürlüğü (1972–74), Yaygın Eğitim Enstitüsü Müdür Yardımcılığı (1981–1982), Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nda müşavirlik (1981) görevlerinde bulunmuştur. Bu arada Atatürk İlk Öğretmen Okulu’nda, Çankaya Lisesi’nde ve Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’nda yarı zamanlı öğretmen olarak (1969–70, 1972–1974); ODTÜ’de de yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak çalışmıştır (1981). 1982 yılından 2008 yılına kadar kadrolu ve 2008'den günümüze kadar da ücretli olarak Boğaziçi Üniversitesi’nde çalışmaktadır.

Hayat hikayesinden de anlaşılacağı üzere yazar, gerek lise ve üniversite olmak üzere eğitim sisteminin öğretim kısmı üzerinde gerekse de Milli Eğitim’de idari görevlerde bulunması sebebiyle sistemin idari ve yönetim kısmında tecrübeleri olan birisidir. Bu özellikleri dolayısıyla yazarın eğitim sistemi hakkında gerek teorik gerek pratik anlamda oldukça yetkin bir konumda olduğunu rahatlıkla kabul edebiliriz.

“Türkiye Eğitim Sistemi” kitabı, Osmanlı’nın son dönemlerinden Cumhuriyet’in 2002 yılına kadar uygulanan eğitim sistemini tasvir ve tahlil etmekte ve yeniden yapılanmasına dair önemli önerilerde bulunmaktadır.

Eğitim sistemi, Cumhuriyetin kuruluşu sonrası yeniden düzenlenmiş ve yıllar içinde birçok ekleme ve çıkarma yapılmıştır. Bu süreç, oldukça kapsamlı bir şekilde veriler, istatistikler, tablolar, alıntılar ve yorumlarla okuyucuya aktarma amacı güdülüyor. Sistemin kendi içinde çözümlemesi yapılıyor. Sistemin değiştirilmesi gereken yönleri sebepleriyle açıklanıyor. En sonunda ise değiştirilmesi gereken sistemin aksayan yönüne dair önemli alternatif öneriler veriliyor.

Kitap 6 bölümden oluşuyor.

1. Bölüm — Tarihsel Süreçte Eğitim (s. 9–36)

Bu bölümde eski uygarlıklardan Osmanlı’nın sonuna kadar olan süreçte eğitimin tarihsel serüvenine dair oldukça kısa bir şekilde açıklamalarda bulunuluyor.

2. Bölüm — Cumhuriyet Dönemindeki Gelişmeler (s. 37–105)

Bu bölümde yazar, eğitimin Cumhuriyetin kuruluşundan 2002'ye kadar olan tarihsel sürecini belli dönemlere ayırarak inceliyor. Bunu yaparken eğitim sisteminde yaşanan gelişmeleri, değişimleri belli başlıklar altında bolca istatistik ve veri kullanarak ortaya koyuyor. Bu bölümün okuyucuda eğitimin Türkiye’deki tarihsel serüveni hakkında ciddi bir altyapı oluşturacağını düşünüyorum.

Okçabol, eğitim sistemindeki gelişmeleri incelerken tarihi belli dönemlere ayırıyor. Bunlar şöyle:

Cumhuriyetin Kuruluş Yılları

- Atatürk Dönemi (1919–1938)

- İnönü Dönemi (1938–1950)

Çok Partili Dönemler

- Demokrat Parti Dönemi (1950–1960)

- 27 Mayıs 1960 Sonrası (1960–1971)

- 12 Mart 1971 Sonrası (1971–1980)

- 12 Eylül 1980 Dönemi (1980–1983)

- ANAP Dönemi (1983–1991)

- Koalisyon Hükümetleri (1991–2002)

Her bir dönem kendi içinde eğitim odaklı bir okumayla şu başlıklar altında inceleniyor:

- Mesleki Teknik Eğitim

- Yükseköğretim

- Öğretmen Yetiştirme

- Halk Eğitimi

- Milli Eğitim Şuraları (İnönü Döneminden İtibaren),

- Dönemin Değerlendirilmesi

Başlıklardan da görüleceği üzere ele alınan her bir dönem için eğitimin farklı boyutlarında incelemeler yapılmaktadır. Bu yöntem ile herhangi bir eksikliğe mahal vermeden sistemi anlamak ve gelişimini takip etmek kolaylaşmaktadır.

3. Bölüm — Eğitim (Öğrenme-Öğretme) Gereksinimi (s. 107–126)

Bu bölümde eğitim ihtiyacının bireysel, toplumsal, hukuksal ve evrensel gereksinimleri üzerinde duruluyor.

4. Bölüm — Eğitim Sisteminin Betimlenmesi (s. 127–168)

Bu bölüm Türkiye Eğitim Sistemi’nin devasa yapısının ortaya konması adına önemli alt başlıklar eşliğinde sistemin resmini ortaya koymaya çalışıyor.

İlk olarak “Sistemin Amaçları” alt başlığıyla eğitim sisteminde yer alan okulöncesi, ilköğretim, ortaöğretim, yükseköğretim ve yaygın eğitim kurumlarının amaçları ilgili kanundan alıntı ile ortaya konuyor.

Daha sonra “Sistemin Girdileri” üç küme halinde ele alınıyor.

Yapısal Girdiler (Sistem Parametreleri)

a) Sistemin Temel İlkeleri

b) Sistemin (Yasalarda Yer Alan) Diğer Yapısal Özellikleri

c) Kanun Hükmünde Kararnameler

d) Tüzük ve Yönetmelikler

e) Yönerge ve Genelgeler

Denetimli Girdiler

a) Öğrenciler/Kursiyerle

b) İnsan Kaynakları

c) Parasal Kaynaklar

d) Ders Araç-Gereçleri

e) Fiziksel Kaynaklar

f) Resmi Yazılar

g) Enerji Kaynakları

h) Bilgi Kaynakları

i) Ulaşım Kaynakları

Çevresel Girdiler

a) Siyasal Tercihe Bağlı Çevresel Girdiler

b) Denetlenemeyen Çevresel Girdiler

Devamında “Eğitim Kurumları ve Sayısal Durum” alt başlığıyla okulöncesi, ilköğretim, ortaöğretim, yurtdışı eğitim, yükseköğretim ve yaygın eğitim kurumlarının çeşitleri ve yıllar içinde bu kurumlardaki öğretmen ve öğrenci sayıları resmi verilere dayanarak tablo halinde açıklamalı bir şekilde ortaya konuyor.

“Eğitim-Öğretimi Destekleyici Çalışmalar” alt başlığıyla öğrenci kampları, hizmetiçi eğitim, Mili Eğitim Şuraları, Öğretmenler Günü kutlamaları hakkında kısa açıklamalar yapılıyor.

“Sistem Çıktıları” kısmında istendik ve istenmedik çıktılar üzerinde kısaca duruluyor.

“Sistem Yönetimi” kısmında ise eğitim sisteminde karar verme, yürütme ve denetimin nasıl olduğuna dair açıklama yapılıyor.

5. Bölüm — Eğitim Sisteminin Çözümlenmesi (s. 169–301)

Kitabın en değerli bölümü burası. Önceki bölümde betimlemesi yapılan eğitim sisteminin otopsisi niteliğindeki bu bölümde eğitim sisteminin her bir parçasının durumu hakkında önemli tespitler yapılıyor. Bu bölümde tek tek sistemin amacına ulaşma durumu, sistem girdilerinin analizi, eğitim-öğretim süresinin irdelenmesi, sistem çıktısının durumu ve sistem yönetiminin işlerliği hakkında oldukça kapsamlı ve detaylı bir cerrahlık işlemi yapılıyor.

Bölümün sonunda ise çözümlemenin özeti yapılarak bazı önemli sonuçlara varılıyor.

6. Bölüm — Eğitim Sisteminin Yeniden Yapılanması (s. 303–349)

Son bölümde ise detaylı bir şekilde çözümlemesi yapılan eğitim sisteminin tespit edilen sorunları hakkında çözüm önerileri getiriliyor.

Okçabol, öncelikle eğitim sisteminin felsefesinin yeniden ortaya konulmasının elzem olduğunu sebepleriyle açıklıyor. Daha sonra bakanlığın yapısının yeniden düzenlenmesi gerektiğini ve bunların nasıl olması gerektiğinden bahsediyor. Devamında eğitim kurumlarının yeniden yapılanması ve amaçlarının yeniden belirlenmesi gerektiği üzerinde duruyor. En sonunda ise eğitim sürecinin kendisinin yeniden yapılanmasına dair belli başlıklarda önemli öneriler getiriyor.

Sonuç olarak “Türkiye Eğitim Sistemi”, Cumhuriyetin ilk yıllarından 2002 yılına kadar eğitim sisteminin tarihsel evreleri, gelişim süreci, işleyişi, işleyişinin değerli bir eğitimci tarafından değerlendirilmesi ve yenilenmesi tekliflerini içeren oldukça önemli bir kitap.

2002 sonrası eğitim sisteminin nasıl şekillendiği ve başına neler geldiğini merak edenler için aynı yazarın bu kitabın devamı niteliğindeki oldukça kapsamlı ve çarpıcı olan Kapkara Tahta kitabını öneririm.

Alıntılar

Eğitim Andı: Kuruluş Zamanında Cumhuriyetin Eğitim Amaçları

6 Kasım 1922–7 Mart 1924 tarihleri arasında bakanlık yapan İsmail Safa Bey zamanında, “Eğitim Andı” adlı bir genelge yayımlanarak, yeni devletin eğitim amaçları şöyle belirlenmiştir:

1) Ulusçu, halkçı, devrimci, laik ve cumhuriyetçi yurttaşlar yetiştirmek;

2) İlköğretimi gerçekten yaygınlaştırmak ve herkese okuma-yazma öğretmek;

3) Yeni kuşakları bütün öğrenim basamaklarında genellikle bilimsel, özellikle de ekonomik yaşamda etkin ve başarılı kılacak bilgilerle donatmak;

4) Toplum yaşamında korkuya dayalı ahlak yerine, özgürlük ve düzen arasında uzlaşma kurmaya dayalı gerçek ahlak ve erdemi egemen kılmak;

5) Türk ulusunu uygarlıkta en ileriye götürmek ve yeni kuşakları Türk olmak onurunun gerektirdiği aşk, istenç ve güçle yetiştirmek

(Ozankaya, 1995: 391).

Sayfa 39

Atatürk’ün Öğretmenliğin Önemine Dair Bazı Sözleri

Atatürk, 27 Ekim 1922'de Bursa’da, “öğretmenler, ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın kazanacağı zafer için yalnız zemin hazırladı. Hakiki zaferi siz kazanacak ve koruyacaksınız” (Duman, 1991: 23) sözleriyle öğretmenliğin önemini ve 24 Ağustos 1924'te Türkiye Öğretmenler Birliği Kongresinde de öğretmenlerden ne beklendiğini vurgulamıştır: “Muallimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakar muallim ve mürebbileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır… Cumhuriyet, sizden “fikri hür, vicdani hür, irfan hür nesiller ister” (Tonguç, 1998: 322–23).

Sayfa 42

Sputnik ve Etkileri: Fen Derslerine Ağırlık Vermek

Sovyetler Birliği, Sputnik adlı bir aracı 1959'da uzaya fırlatınca, başta ABD olmak üzere batı ülkeleri fen bilgisi öğretimine önem vermeye başlamıştır. Türkiye’de de, fen eğitiminde uluslararası ölçülere ulaşmak için, Modern Fen Programı’nın denemesine başlamış ve bilim insanı yetiştirmek amacıyla fen lisesi (1964) açılmıştır.

Sayfa 67

Sınavlar Öğrenciyi Seçmek Yerine Eleme İşlevini Görmüştür

Milli Eğitim Temel Kanunu’na göre sistemin genel amacı (özetle), bireyleri, “…ilgi istidat ve kabiliyetlerine göre bir meslek sahibi olacak biçimde Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluğunu bilen hür ve bilimsel düşünce gücüne ve geniş dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı” (m. 2) kişiler olarak yetiştirmektir.

Oysa öğrenciler, ilgi, eğilim ve yeteneklerine göre eğitilememektedir. Bir yanda meslek eğitimine önem verileceği söylenmiş ve her 5 yıllık kalkınma planında bu önem vurgulanmış, öte yanda yeteri kadar meslek lisesi açılmadığından, son yıllara kadar bu liselere sınavla öğrenci alınmıştır.

Bu sınavlar, öğrenciyi yeteneğine göre seçme yerine, öğrenciyi eleme işlevi görmüştür.

Sayfa 170–171

Eğitim Sisteminden Hiç Yararlanamayan Milyonlar

Türkiye’de eğitim sisteminden hiç yararlanmamış ve okuryazar olmayan 10 milyon dolayında yetişkin vardır ve ortalama öğrenim süresi dört yılı geçmemektedir.

Sistemin ürünleri olan okul mezunlarının eğitsel amaçlar doğrultusunda yetiştirildiğini söylemek de güçtür.

İlk ve ortaokul mezunlarından öğrenimlerine devam edemeyenlerin büyük bir bölümü, okuldan ayrıldıktan birkaç yıl sonra, neredeyse hiç eğitim görmemişler gibi davranmaktadırlar. İlkokulu bitirenler içinde kısa sürede okuma yazmayı unutanlar bile vardır.

Eğitimden geçenlerin önemli bir bölümünün, kendilerini, çevrelerini, toplumu, doğayı ve dünyayı akılcı bir biçimde algılayamadıkları gözlemlenmektedir. Okullarda öğrenme alışkanlığı kazandırılmadığından, bireylerin yaşamboyu öğrenen yetişkin olmaları güçleşmektedir.

Sayfa 171

Ezbere Ağırlık Veren Sınav Sistemi

Sistem, bir yanda okul bitirme koşullarını kolaylaştırırken öte yandan da kimi okullara öğrenci alımını zorlaştırmaktadır. Öğrenci seçme süreci, onun gerçek yetenekleri üzerinden değil, ezberleme gücüne, belleğine depoladığı bilgileri kullanarak çoktan seçmeli sınavlarda doğru seçeneği işaretleme alışkanlığına göre yapılmaktadır.

Sistem, bu seçme süreciyle hem öğrenciyi ezberlemeye itmekte, ezberciliğini pekiştirmesine neden olmakta, hem onları özel dershanelere yönlendirmekte, hem de eğitimi, parası olanların alabileceği bir mal haline getirmektedir, kısacası eğitimi ticarileştirmektedir.

Okullar bu kısır döngüyü kırmaya dönük çalışmalar yapacaklarına, kendilerini dershaneye benzetme çabasına girmektedirler.

Sayfa 203–204

Ölçme ve Değerlendirmenin Sağlıksızlığı

Öğrenci başarısının ölçülmesi, ders içinde de, Anadolu liseleri ya da üniversite giriş sınavı gibi sınavlarda da sağlıklı yapılmamaktadır.

Aynı ders izlencelerinden geçmemiş benzer nitelikte öğretmenden okumamış, hatta hiç öğretmen görmemiş öğrencilerin, nitelikli okullarda okuyan öğrencilerle aynı sınava alınmaları adil olmamaktadır.

Öğrencinin başarısının ölçülüp değerlendirilmesinde, öğrencinin eğitim-öğretim sürecine başlamasından ölçümün yapıldığı ana kadar gösterdiği edinim ya da gelişim değil de, başkalarına göre ne durumda olduğu göz önünde tutulmaktadır.

Sayfa 258–259

Eğitim Sisteminin Değerlendirilmesi

Eğitim sisteminin çözümlemesinin özeti şudur:

Üniversiteler liseden ve liseler de ilköğretimden gelen öğrenciden memnun değildir.

Genel bütçeden eğitime ayrılan pay yetersizdir.

Ders araçgereçleri, ya yetersizdir ya da etkin bir biçimde yeterince kullanılamamaktadır.

Öğretim kadrosu işinden ve sistemden memnun değildir.

Öğretmen de öğrenci de eğitimin ezbere dayandığını söylemektedir.

Laik, bilimsel ve demokratik görüş ve tutumda öğrenci yetiştirilememektedir.

Örgüt yapısı hantal, iletişime ve katılımcı karar üretimine kapalıdır.

Sistem yönetiminin, aldığı kararlar çoğunlukla yeni sorunlara kapı açmaktadır; uygulamaları izleyememekte, denetleyip değerlendirememektedir.

Bu sistem, on binlerce okulu yüz binlerce öğretmeni ile ülkenin her yöresinde 15 milyon çocuk ve gence hizmet veriyorsa da, yasal amaçlarına ulaşamamaktadır. Bu sistemin yeniden yapılanması zamanı gelmiştir.

Sayfa 303

Ölçme ve Değerlendirme Ne İçin Olmalı?

Ölçme ve değerlendirme süreçlerinde, öğrenciyi, başkalarının başarısı ile karşılaştırarak değerlendirmek yerine, onun süreçteki bireysel gelişimine göre değerlendirilmesine ağırlık verilmelidir.

Sınavlar, bir eleme/seçme aracı olarak değil, öğrencinin kendini değerlendirmesine yarayacak bir araç olarak kullanılmalıdır. Öğrenciye verilen notlar, bir disiplin aracı olarak kullanılmamalıdır.

Sınavlar, belleme gücünü ölçme yerine yaratıcılık ve yetenek gücünü ölçebilecek bir niteliğe dönüştürülmelidir. Zamanla, okulların fiziksel olanakları çoğaltılarak öğrencilerin sınavla seçilmesi uygulamasına son verilmelidir.

Sayfa 347

--

--