Evrim Kuramı ve Mekanizmaları — İnceleme ve Alıntılar

Çağrı Mert Bakırcı — Evrim Kuramı ve Mekanizmaları — İnceleme ve Alıntılar 110

Samet Onur
9 min readJan 25, 2024

İnceleme

Evrim Kuramına Anlaşılır Bir Giriş

Çağrı Mert Bakırcı’nın “Evrim Kuramı ve Mekanizmaları” kitabı 2012 yılında yayımlandı. Kitabın alt başlığı: “Evrimin Temelleri ve Nasıl İşlediği Üzerine”.

Canlılar nasıl oluştu ve çoğaldı? Bu kadar çok canlı nasıl ortaya çıktı? Ortaya çıkan canlıların kaçta kaçı hayatta? İnsan nasıl ortaya çıktı? Canlıların hayatta kalma mücadelesi nasıl oluyor? Bu tarzda varoluşa ve canlılara dair sorularınız varsa cevabı bilimsel olarak evrim kuramında bulabilirsiniz.

Peki evrim kuramını anlamaya çalışmak için nereden başlamalı sorusuna verilecek en güzel cevaplardan birisi kesinlikle Çağrı Bey’in yoğun çabaları sonucu ortaya çıkan “Evrim Kuramı ve Mekanizmaları” kitabı olacaktır.

Bu kitap, mükemmel bir giriş kitabı. Üslubu son derece anlaşılır. Her bölümün başında anlatılacak konuya hazırlık olması için birbirinden güzel bir hikaye yer alıyor. Kitap boyunca bizi birçok konuda yazarın “değişim noktası” dediği yol işaretleri karşılıyor.

“Evrim Kuramı ve Mekanizmaları” 7 bölümden oluşuyor:

Bölüm 1: Gerçeklerin Omzunda Yükselen Teoriler

Bölüm 2: Canlılığın Başlangıcına Bir Yolculuk

Bölüm 3: Evrimin Çeşitlilik Yaratıcı Mekanizmaları

Bölüm 4: İhtiyaca Bağlı Olarak Yaratılan Canlılar: Yapay Seçilim

Bölüm 5: Doğa Bir Savaş Alanıdır: Doğal Seçilim

Bölüm 6: Üreme için Bir Savaş: Cinsel Seçilim

Bölüm 7: Kollamaya Cesaretin Var mı? Akraba Seçilimi

Bir kitapla evrim kuramı elbette anlaşılmaz. Peki bu dipsiz alanda hangi kaynaklarla yola devam etmeli sorusuna yine Çağrı Bey, bu sefer detaylı bir kitap listesi ile cevap veriyor:

İhtişam dolu bir yaşam görüşü sağlayan evrim kuramına dair okumalarım arttıkça düşüncelerimin de evrim geçirdiğini hissediyorum. İyi evrimler, pardon, iyi okumalar dilerim.

Alıntılar

Bilgi Sistemleri ve Bilimin Farkı

Bilim, şimdiye kadar insanlığın geliştirdiği bilgi sistemleri arasında, gerçeklere en fazla yaklaşabilmemizi sağlayanı olmuştur.

Bunun olabilmesinin en temel sebebi, bilimin diğer bilgi türleri aksine, güvenilir ve tekrar edilebilir, şahsi fikirlerden olabildiğince arındırılmış bilimsel metotları olmasıdır.

Bilimsel yöntemlerin basamaklarının sağlıklı bir şekilde uygulanabilmesi için, bireylerin bu konuda eğitimli, deneyimli olmaları gerekmektedir. Yoksa her kafadan bir sesin çıktığı ve hiçbir sesin gerçekleri yansıtmadığı bir uğultuyla karşı karşıya kalırız ki bugün, ülkemizde ve dünyanın genelinde Evrim Kuramı ile ilgili olarak gördüğümüz de budur.

Sayfa 14

Evrim, Bir Anda Devasa Değişimleri Öngörmez

Bu noktada, evrimin aslında ikinci yasa ile ne kadar uyumlu olduğunu bir örnekle görebiliriz:

Evrim, hiçbir zaman bir anda devasa değişimleri öngörmez, böyle bir değişimin var olamayacağını söyler.

Örneğin iki bacaklı bir canlı, bir anda dört bacaklı bir canlıya dönüşmez. Bir dinozor, bir anda kanatlar oluşturarak uçmaya başlamaz. Yani düzenlilik bir anda var oluveremez.

Evrim, devasa yapıdaki canlıların içerisindeki ufacık atomlardan oluşan moleküllerdeki ufacık değişimlerin, nesiller içerisinde ufak ufak birikimiyle olur. Bunun hiçbir noktasında, düzensizliği ciddi bir biçimde etkileyecek bir sıçrama yoktur. Evrim, popülasyon içerisindeki genlerin dağılım sıklıklarındaki değişimdir.

Sayfa 83

Canlılar Arasında Keskin Geçişler Bulunmaz

Canlılar arasında keskin geçişler bulunmaz, bu sebeple hiçbir canlının “ilk bireyi” yoktur. Herhangi bir canlının, herhangi bir türünün, herhangi bir popülasyonunun, herhangi bir bireyinden başlayarak tüm soy hattını geriye doğru takip edecek olursanız, hangi bireyden, hangi türden başlarsanız başlayın aynı ortak ataya, 3.8 milyar yıl öncesine ulaşacağınızı unutmayınız.

Zaman içerisinde geriye doğru yaptığınız bu yolculukta, hiçbir zaman bir türün bitip, diğer türün başladığı keskin çizgilerle karşılaşmazsınız; her zaman uzun zaman dilimlerine ve nesillere yayılmış yumuşak ve kademeli geçişler görürsünüz.

Sayfa 103

Mikroevrim

Mikroevrim dâhilinde tür popülasyonlarının genetik yapısı seçilim baskısı altında değişir. Yani, dışarıdan fiziksel olarak görülemeyen, fosil kayıtlarına işlenemeyen, ancak yalnızca genetik analizler yaptığımızda gözleyebileceğimiz evrim mikroevrimdir.

Sayfa 159

Makroevrim ve Fosiller

Ancak eğer ki bu çeşitlilik ve seçilim sürecini yeterince uzatırsanız, ister istemez bazı genetik değişimler, öncelikle proteinlerin yapısını, sonrasında da fonksiyonların ve organların yapısını değiştirmeye başlayacaktır. İşte dışarıdan bakıldığında, morfolojik analizler yapıldığında, en azından uzman gözler tarafından tespit edilebilir değişimlere makroevrim adını veririz.

Makroevrimi gözleyebildiğimiz başlıca kaynak fosiller ve laboratuvarlardır. Fosiller, bizlere yaşam tarihinden bazı kesitler sunarlar. Fosiller asla eksiksiz evrimsel kayıtlar değildirler; tam tersine, son derece kesintili ancak evrim sürecindeki kritik noktalarda bizlere bilgiler verebilen kalıntılardır.

Çıkarılan fosillerin birbirleriyle ilişkileri ve evrimsel analizi uzmanlar tarafından yapılır ve makalelerle ilan edilir. Uzman olmayan gözlerin fosilleri analiz edip sınıflandırması mümkün değildir. Üstelik sadece fosillere bakarak evrimi yargılamak da hatadır; zira fosiller olmaksızın da evrimin gerçekliğini anlayabileceğimiz sayısız yöntem vardır (moleküler kanıtlar başta olmak üzere).

Günümüzde toplamda 250.000 farklı fosil türü bilinmektedir ve en iyimser hesaplara göre bu, tüm fosil türlerinin %0.006'sı (yüz binde 6'sı) kadardır. Bunun sebebi, fosilleşmenin çok zor bir süreç olmasıdır.

1999 yılında yayımlanmış ve birçok farklı fosilleşme istatistiğini analiz eden bir makalede, tüm türlerin sadece %25–30 arasına ait bireylerin fosilleştiği belirtilmektedir. Eğer ki omurgalı hayvanlar dikkate alınacak olursa, bugüne kadar yaşamış olan omurgalıların %85–97 arasının asla fosilleşmeyeceği öngörülmektedir. Bu sayılar gerçekten baş döndürücüdür. Üstelik bu az sayıda fosilleşmiş türlerin ve bireylerin de çok çok küçük bir miktarı bilim insanları tarafından keşfedilebilmektedir. Dolayısıyla elimizdeki fosiller, evrimi bir bütün olarak gösteremez. Ancak tıpkı bir film şeridinin farklı noktalarından ekran görüntüleri almak gibi, fosiller de bize uzun bir sürecin kısa kesitlerini sunabilirler. Bilim insanları, detaylı metotlar kullanarak bu kesitler arası boşlukları doldurmaya ve evrimsel tarihi ortaya çıkarmaya çalışırlar. Bu son derece zahmetli ve uzmanlık gerektiren bir iştir.

Sayfa 160–161

Evrim Çok Yavaş Gelişen Bir Süreçtir

Evrim, bir canlının tamamen farklı bir canlıya, bir anda dönüşüvermesi demek değildir.

Örneğin bir insanın bir kuşa dönüşüp uçmaya başlaması, bir kedinin timsaha dönüşüp suya dalması demek değildir!

Bu abartılı örneklerde anlatmak istediğimiz, evrimsel süreçler sonucunda, göreceli olarak kısa bir zaman diliminde evrimleşen bir tür, atasal türünden çok da farklı olmayacaktır.

Örneğin bir bitkinin ya da bir kuşun evrimi gözlendiğinde, bu kuşun kendisinden bir önceki atasının, kendisinden aşırı farklı olmadığı; ancak bilim eğitimi almış kişilerce kolayca görülebilecek belirgin farkları bulunduğu görülecektir. Ancak nesiller takip edilirse görülür ki, zaman içerisinde ilerledikçe canlıların birbirlerine olan benzerlikleri azalmakta, farklılıkları ise artmaktadır. Sonunda, aynı kuş türünün 100.000 nesil sonraki bireyi ile 100.000 nesil önceki bireyi arasındaki fark, ciddi miktarda olacak ve bu fark kimi zaman denizel bir canlının artık karada yaşayabilir adaptasyonlar geçirmiş olmasıyla, karasal bir canlının uçma yetisini kazanmasıyla, görme yetisine sahip bir canlının gözlerinin tamamen işlevsiz hale gelmesiyle, vs. sonuçlanabilecektir.

Yani evrim çok yavaş gelişen bir süreçtir ve ömrü 70–80 yıl olan bir canlı tarafından gözlenemez. Ancak ömrü 1 milyon yıl olan zeki bir canlı var olsaydı, birçok türün evrimsel değişimini tek bir ömür içerisinde gözleyebilirdi.

Sayfa 162

Organların Evrimi ve Neden Diğer Maymunların Beyni İnsan Gibi Evrimleşmedi

Bunun tam tersi, yeni bir organın evrimleşmesi konusunda karşımıza çıkar.

Örneğin insanlar neden kanatlara sahip değildir? Neden gece görüşümüz yoktur? Neden suda nefesimizi saatlerce tutamıyoruz? Bunların ilk ve en temel sebebi, daha önce de önemini vurguladığım gibi, evrim tarihinde bu tür adaptasyonları sağlayacak varyasyonların popülasyonumuz içerisinde hiç bulunmamış olmasıdır.

Hatırlayacak olursanız çeşitlilik olmadığı sürece seçilim olamaz.

Dolayısıyla kanatlara doğru evrimleşecek bir yapımız yoksa veya bu evrimi mümkün kılacak yönde çeşitlilik bulunmuyorsa, böyle bir özelliğin evrimleşmesi de mümkün değildir.

İkinci bir neden, üzerimizde bu yönde bir seçilim baskısının asla oluşmamış olmasıdır.

Yani eğer ki popülasyonumuz içerisinde bu tür bir evrimi sağlayacak kadar, en azından böyle bir evrimin ilk adımlarının atılmasını sağlayacak kadar çeşitlilik bulunuyorsa bile, bu yönde bir seçilimin olmaması, o çeşitliliğin asla çoğalmamasına neden olmuş olabilir. Bu durumda, yeni organın evrimi de asla mümkün olamayacaktır.

Unutmayın ki evrim sıçramalar yapmaz. Evrimde değişim her zaman kademelidir. Bu kademeli değişim hızlı veya yavaş olabilir; ancak her zaman kademelidir.

Dolayısıyla türümüzde kanat gibi bir yapının evrimi birdenbire olamaz; ancak ara basamaklardan geçerek mümkün olabilir. Bu ara basamaklar, çok daha kapsamlı ürünlerin bir ön koşulu olarak görülebilir. Bu ön koşullara erişebileceğimiz çeşitlilik ( örneğin aerodinamik tüy yapısından) ya da seçilim baskılarından (örneğin uçmamızı avantajlı kılacak ekolojik nedenlerden) yoksunsak, daha “nihai” konumdaki ürünlere (bir “kanat” gibi ürünlere) erişmek mümkün olmayacaktır. Tabii ki bu konu sadece insan için geçerli değildir, doğadaki her canlı için geçerlidir.

İşte bu nokta, diğer maymun türlerinde neden insan gibi bir beyin evrimleşmediği sorusuna da cevap olmaktadır. Diğer maymunlarda insan gibi bir beyin evrimleşmemiştir; çünkü insanı “insan” yapacak evrimsel süreci tetikleyen çeşitlilik ve seçilim baskıları, birebir aynı şekilde bu canlılar üzerinde işlememiştir. Eğer işlerse, onlarda da benzer beyinler evrimleşmesi önünde teorik olarak bir engel bulunmamaktadır. Her canlının evrimsel tarihi kısmen eşsizdir. Dolayısıyla birebir aynı sonuçları her seferinde beklemek, evrimin nasıl çalıştığını anlamamak ve yersiz beklentiler içerisinde olmak demektir.

Sayfa 205–206

Evrim Konusunda 20 Değişim Noktası veya Kitabın Özeti

Kitabımda, 20 farklı değişim noktasından bahsettim. Bunlara “değişim noktası” adını vermemin sebebi, şu anda yaşadığımız hayata dair görüşlerimizi, Evrimsel Biyoloji’nin bize gösterdiği gerçekler dâhilinde değiştirdiğimizde görebileceğimiz ihtişamını anlayabilmenizi sağlamak ve sizi, bu gerçeklere alıştırmaktı. Tekrar göz atmak isteyenler için, bu 20 maddelik değişim noktaları listesini burada tekrar sunacağım. Bunları bağımsız olarak da okuduğunuzda göreceksiniz ki, esasında bu 20 madde, evrimin tam olarak anlaşılabilmesi ve en temel hatalara düşülmemesi için kavranması gereken önemli noktalardır:

1) Hiçbir teori ispatlandığında kanun olmaz! Tam tersine teoriler, bazı kullanımlarda “kanunlar” olarak geçen “doğa gerçekleri”ni birbirine bağlayan ve daha geniş açıklamalar yapmamızı sağlayan bilimsel açıklamalardır. Teoriler, kanunların omuzlarında yükselir. Bir bilimsel açıklamanın, kapsam ve içerik olarak ulaşabileceği son nokta “teori” durumudur.

2) Evrim ile Evrim Kuramı aynı şey değildir! Evrim, canlıların değiştiği gerçeğini ortaya koyan, “ne” sorusunun cevabı olan bir doğa gerçeğidir. Evrim Kuramı ise, bu doğa yasasının nasıl işlediğine ve canlıların “neden” evrim geçirdiklerine yönelik açıklamalar bütünüdür.

3) Bir kuramı tamamıyla çürütmek/yanlışlamak istiyorsanız, o kuramın dayandığı doğa gerçeklerini teoriye bağlayan, test edilmiş hipotezlerin her birini, tek tek çürütmeniz/yanlışlamanız gerekmektedir; yani gerçekler ile teori arasındaki bağı/köprüleri kırmanız gerekmektedir.

4) Doğada hiçbir karmaşık yapı son haliyle, bir anda, öylece hiçlik içerisinden var olmaz! Mutlaka basit bir başlangıçtan başlanır ve evrimsel süreç içerisinde, gelecek bölümlerde göreceğimiz yöntemlerle bir eleme/seçme sonucunda karmaşık yapılara kademeli olarak ulaşılır.

5) Canlılığın başlangıcına kadar izleyeceğimiz soy hatlarında her zaman canlılık, kendisinden önceki canlılardan oluşmaktadır. Ancak canlılığın başlangıcına ulaştığımızda, cansızlık içerisinden evrimleşmiş olduğu görülecektir.

6) Evrim, hiçbir zaman tek bir bireyde meydana gelmez, nesiller içerisinde meydana gelen değişimdir! Evrimden söz edebilmek için mutlaka, en azından 1 neslin geçmesi gerekir.

7) Günümüz modem tür tanımı, sadece çiftleşebilmeye bağlı olarak değil, başta genetik analizler olmak üzere, morfolojik, davranışsal, fizyolojik, ekolojik analizlere dayanarak, türlerin. evrimsel ilişkileri üzerinden yapılmaktadır.

8) Mutasyonların çoğu zararlı değildir; çok büyük bir kısmı nötr (etkisiz) ya da nötre yakın etkilidir, dolayısıyla ani değişimler yaratmaz. Bunlar genellikle uzun vadede, kademeli etki göstererek türe fayda sağlayabilirler. Geriye kalan ve ani değişimler yaratabilen daha az sayıdaki mutasyonların büyük bir kısmı zararlıdır, ufak bir kısmı ise faydalıdır.

9) Canlılardaki evrimsel değişimlerin hammaddesi, genetik malzemedeki sürekli ve durdurulamaz değişimdir. Evrim’in Çeşitlilik Mekanizmaları, Evrim’in Seçilim Mekanizmalarının çalışabileceği bir alan, bir çeşitlilik yaratır. Çeşitlilik olmaksızın seçilim düşünülemez.

10) Tür içerisinde yeterli çeşitlilik var olduğu müddetçe, uygulanacak her türlü seçilim baskısı, nesiller içerisinde canlı soy hatlarının öncelikle genetik yapısının, sonrasında da ister istemez fiziksel görüntüsünün değişmeye başlamasına neden olacaktır. İşte gen havuzunda meydana gelen bu kademeli değişime evrim deriz. Evrimden söz edebilmemiz için illa gözle görülür fiziksel değişime ihtiyaç yoktur; gen dağılımlarının nesiller içerisinde değişimi de evrimin ta kendisidir!

11) Evrim, bir canlının tamamen farklı bir canlıya, bir anda dönüşüvermesi demek değildir. Örneğin bir insanın bir kuşa dönüşüp uçmaya başlaması, bir kedinin timsaha dönüşüp suya dalması demek değildir!

12) Evrim hiçbir zaman birey düzeyinde meydana gelmez; evrimleşenler popülasyonlardır, bireyler değil! Birey bazında geçici olarak meydana gelen, kalıtımsal olmayan değişimler (modifikasyonlar) evrim değildir!

13) Fiziksel ve genetik yapılarıyla bir bütün olarak organizmalar (canlılar), çevrelerinden bağımsız olarak düşünülemezler! Organizmayı oluşturan genler ile bu genlerin, çevre etkisiyle dışavurumu olan fiziksel görünüm (dış yapı), çevre ile sürekli ilişki içerisindedir ve bu ilişki, evrimi tetikleyen ana unsurdur.

14) Bir canlının içerisinde bulunduğu çevre, onun istek ve arzularından bağımsız olarak, her zaman ve genellikle kaotik (şık) bir şekilde değişir. Dolayısıyla evrimin ne yöne doğru gideceğini kestirebilmemiz için, doğanın o anda bulunduğu koşulların değişmeyeceğini varsaymamız gerekir. Ancak doğa koşulları, er ya da geç, öngörülemez bir şekilde değişecektir. Bu yüzden çok uzun vadede evrimsel analizler yapmak oldukça güçtür.

15) Evrim Kuramı olarak isimlendirdiğimiz kuramlar bütünü, sadece “Darwin’in Doğal Seçilim’e Bağlı Meydana Gelen Değişim Teorisi” ile sınırlı değildir. Darwin’den sonra gelen birçok büyük bilim insanı, doğadaki evrimsel değişim gerçeğine açıklamalar getiren farklı evrim teorileri ileri sürmüştür ve bunlar da, Darwin’in Teorisi gibi son derece önemlidir.

16) Canlılık tarihinde olan bir değişimin, gelişen bir yapının, evrimleşen bir özelliğin nasıl olabildiğini henüz anlamıyor olmamız, bu özelliklerin evrimsel süreçlerle var olmadığı anlamına gelmez. Olsa olsa, bizim bu konudaki bilgisizliğimizi veya konu hakkında yeterli bilimsel araştırmanın yürütülmediği anlamına gelir.

17) Türlerin evrimsel değişimleri, her zaman ve mutlaka enerji dengesi üzerine kuruludur.

18) Genetik çeşitliliğin ve Doğal Seçilim’in varlığını kabul eden biri, otomatik olarak evrimsel değişimlerin varlığını kabul etmek durumundadır. Çünkü sadece bu ikisi aracılığıyla bile evrimsel değişimler sağlanabilir, kaldı ki diğer onlarca mekanizmanın varlığı unutulmamalıdır.

19) Dünya üzerindeki bütün türlerin ortak iki adet biyolojik amacı bulunmaktadır: hayatta kalmak ve üremek.

20) Evrimsel değişimler, farklı Evrimsel Mekanizmaların birbirine bağımlı etkisi sonucu oluşmaktadır. Dolayısıyla evrimsel süreçleri, farklı Evrimsel Mekanizmaların bağımsız etkilerinden ayrı olarak düşünmek mümkün değildir. Bir türün evrimi, hiçbir zaman tek bir mekanizma açısından değerlendirilemez!

Bunlar, elbette ki evrimin tamamını anlamaya yeterli olmaktan çok uzaktır; ancak yine de kafalarımıza yerleştirilen temel yanlışları çözmek için önemli birer adım olacaklardır diye düşünüyorum.

Sayfa 265–268

--

--