Eğitim Üzerine — İnceleme ve Alıntılar

Immanuel Kant - Eğitim Üzerine — İnceleme ve Alıntılar 59

Samet Onur
15 min readDec 30, 2021

İnceleme

Kant’ın Eğitime Bakışı

Immanuel Kant’ın eğitim üzerine verdiği derslerin notlarından oluşan “Eğitim Üzerine” kitabı, meşhur filozofun eğitime bakışını yansıtması dolayısıyla değerli bir kitap olarak durmaktadır.

Kitap, giriş ve 5 bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde Kant, ilk olarak insanın eğitime muhtaç olan bir varlık olduğunun vurgusunu yaparak eğitimin önemi üzerinde duruyor. Hatta insan olmanın eğitimle mümkün olduğunu söylüyor. Daha sonra eğitimin amacının çocukları geleceğe hazırlamak olduğunu, onların ebeveynlerini geçmeleri gerektiğini söyledikten sonra, konuyu okul ve idarecilere getiriyor.

Okulu ve öğretmeni bilgi aktaran ve rehberlik eden diye ikiye ayırarak ilkinin okul için eğitim verdiğini, diğerininse hayat için eğitim verdiğine işarette bulunuyor.

Çocuğu eğitmenin aslında irade eğitimi olduğu, çocuğun ne tamamen özgür ne de tamamen baskı altında tutulmasının doğru olmadığı değerli filozof tarafından belirtiliyor. Ayrıca eğitimin amacının sadece bilgi vermek değil, bilgi vermenin yanında ahlak eğitiminin yapılması gerektiği belirtiliyor.

Girişten sonra, “Fiziksel Eğitim” başlıklı bölümle kitap devam ediyor. Bu bölümde çocuğun sadece zihni ile ilgilenmenin yeterli olmadığı, bunun kadar önemli olan bedeni ile de ilgilenilmesi gerektiği üzerinde duruluyor. Aslında burada verilen bilgiler daha çok bebekler üzerine: Çocuğun kundaklanmaması gerektiği, çok kalın giydirilmemesi gerektiği, onu uyutmak için saklamanın riskli olduğu, ağlaması durumunda nasıl bir yöntem izlenmesi gerektiği vd. Daha sonra bebeklerden çocuklara geçiş yapılmış ve onlara alışkanlık kazandırmanın riskleri üzerinde durulmuş, çocukla sürekli oynamanın ve devamlı şefkat göstermenin onu inatçı yapacağı vurgulanmıştır.

Diğer bölümün adı “Eğitim (Kültür)”. Burada ise çocukların oynadıkları oyunların onların gelişiminde önemli bir rol oynadığı üzerinde durulmuştur.

“Aklın Geliştirilmesi” bölümünde ise çocukların zihinlerini geliştirmek üzerinde durulmuş, çocuklara iş ve oyunun farkına vardırılması gerektiği, işten oyun çıkarmanın uygun olmadığı belirtilmiştir. Çocuklara iş yapmanın değeri üzerinde durulması gerektiği, hafızanın gelişmesi için gayret sarf edilmesi gerektiği üzerinde durulmakla birlikte, bana şaşırtıcı gelen şey, burada hafızayı olumsuz etkilediği, gereksiz bilgileri zihne doldurduğu gerekçesiyle roman okumanın kötülenmesidir. Bizse şimdi bütün okul kademelerinde çocuklara kitap deyince roman, hikâye veriyoruz. Kant’ın bu düşüncesi araştırmaya değer duruyor.

Daha sonra “Ahlâk Eğitimi” bölümüne geçiliyor. Burada çocuğun eğitiminde değişmez, evrensel kurallar olması gerektiği vurgulanmakta, itaatin önemi üzerinde durulmaktadır. İtaatsizlik durumunda ceza verilmesinin gerektiği söylenirken, bu cezanın nasıl olması gerektiği, amacı konusunda önemli bilgiler de sıralanıyor.

“Uygulamalı Eğitim” bölümüne geçildiğinde ise beceri, akıllılık ve ahlâk üzerinde bazı değerlendirmelerde bulunuluyor. Burada dikkatimi çeken şey ahlâk eğitiminde çocuğun en başta kendisine karşı ödevleri olduğu düşüncesi. Kendisine saygı göstermeyen biri, başkalarına da göstermeyecektir. Bir iyiliği yapan en başta bunu kendi istediği için yapmalı ki, bu onda kalıcı bir huy hâline gelebilsin. Ayrıca Kant, din eğitiminde dinden önce ahlâkın öğretilmesi gerektiği, dinin ahlâk olmadan kuru bir ibadet yığınına dönüşmesinden bahsetmektedir. Yine bu bölümde din eğitiminin yanında çocukların cinsel eğitimi ve toplumdaki eşitsizlik durumlarının çocuklara nasıl anlatılması gerektiği ile ilgili söylemler de değerli ve önemli yerler olarak duruyor.

Sonuç olarak bu kitapta eğitimin bir bütün olduğu, karakter, beden, zihin, ahlâk, irade gibi parçaların toptan eğitilmesi gerektiğini anladım.

Yayınevi ve çeviriye gelecek olursam: Bu kitabı Kapı Yayınları’ndan H. Büşra Gök’ün çevirisiyle okudum. Kitap orijinal dilinden değil, İngilizce çevirisinden olması biraz memnuniyetsizlik oluştursa da, çevirinin dili, sayfa düzeni ve neredeyse her sayfada anlatılanları özetler nitelikteki kısa yazılarıyla beğenimi kazandı.

“Eğitim Üzerine”, Kant’ın eğitim hakkındaki görüşlerini görmek, bir filozofun eğitime bakışını okumak isteyenlere tavsiye edeceğim bir kitap olarak duruyor.

Alıntılar

Erken Yaşta Disiplinin Önemi ve Barbar Milletler

Özgürlük sevgisi insanda doğaldır ve bir kere özgürlüğüne düşkün olarak yetiştirildiğinde, bunun uğruna her şeyi feda edecektir. Bu yüzden erken yaşlarda disiplin devreye sokulmalıdır; aksi halde sonraki yaşlarda kişiliği şekillendirmek çok zordur. Disiplinsiz bir insan her türlü hevese kolaylıkla kapılır.

Bu durumu barbar milletlerde görmekteyiz. Her ne kadar Avrupalılar gibi davranmaya çalışsalar da Avrupalı bir tutuma asla alışamamışlardır. Onlarda Rousseau ve diğerlerinin hayal ettiği asil bir özgürlük sevgisi yoktur; tam tersi içlerinde bir tür barbarlık, insan doğasına kavuşamayan bir hayvan vardır. Bu yüzden insan, daha erken yaşta akla boyun eğmeye kendini alıştırmalıdır.

Eğer küçük yaşta hiçbir muhalefete maruz kalmadan, insanın kendi iradesini izlemesine izin verilirse, tartışmasız yaşamı boyunca kural tanımazlık peşini bırakmaz. Bu birey gençliğinde ne kadar şefkatle ve özenle yetiştirilse de sonrasında gerçek dünyaya adım attığında, kendisinin birçok olumsuz durumla karşılaşması kaçınılmazdır.

Üst kademelere mensup bireylerin eğitiminde sıkça yapılan bir hata da birey daha sonra toplumda yönetici konumunda olacağı için, yetiştirilirken bireyin hiçbir muhalefetle karşılaşmaması gerektiği inancıdır. İnsanın doğasında bir özgürlük sevgisi olduğu için insanın doğal kabalığı törpülenmelidir; hayvanlarda ise güdüleri bunu gereksiz kılmaktadır.

Sayfa 19

Eğitimle İnsan Olunur

İnsan yalnızca eğitimle insan olabilir. İnsan aldığı eğitim kadardır.

Sayfa 21

Disiplin ve Ahlaki Eğitimin Eksikliği

Yetiştirilmemiş insan kabadır, disipline edilmemiş kişi itaatsizdir.

Disiplinin ihmali kültürün ihmalinden çok daha kötüdür; çünkü kültür, yaşamın ileriki dönemlerinde telafi edilebilir. İtaatsizlik ise ortadan kaldırılamaz ve disiplindeki tek bir hata bile telafi edilemez.

Eğitim sürekli geliştirilecek ve her nesil, insanlığın mükemmelleştirilmesine bir adım daha yaklaşarak ilerleyecektir; çünkü eğitim, insan doğasının mükemmelleştirilmesi hususunda pek çok sırrı barındırmaktadır. İşte bu sebeple bu yönde bir şeyler yapılmalı; çünkü ilk defa insanlar, gerçekten iyi eğitimin ne olduğunu doğru bir şekilde yargılamaya ve anlamaya başlamaktadır. Eğitim sayesinde insan doğasının gelişeceğini fark etmek güzel bir şey. Bu durum, gelecekte daha mutlu bir insan nesli ümidini yeşertmektedir.

Sayfa 21

Çocuklara Ebeveynlerini Geçecek Şekilde Eğitim Verilmeli

Çocuklar eğitim sürecinde ebeveynlerinin seviyesinin üzerine çıkmalıdır; aksi takdirde bu eğitimden bir şey bekleyemeyiz. Çünkü eğitimi bozulmuş bir kişi diğerlerini eğitmeye çalışırken sadece kendi hatalarını tekrarlayacaktır.

Eğitim mekanizması bilime göre değiştirilmelidir, yoksa bir neslin inşa ettiğini diğer nesil yıkmak zorunda kalabilir.

Sayfa 28

Çocukları Yaşayacakları Zamana Göre Eğitmeli

Eğitimi tasarlarken insanların göz önünde bulundurması gereken diğer önemli eğitim ilkesi ise çocukları günümüz için değil, muhtemelen daha gelişmiş olan gelecek için eğitilmesi gerektiğidir. Bunun insanlık idesini ve insanlığın kaderini etkileyeceği de unutulmamalıdır. Bu ilke çok önemlidir.

Ebeveynler genellikle çocuklarını dünya ne kadar kötü olursa olsun o şartlara uyum sağlayacak şekilde yetiştirmektedir. Aslında onlara geleceğin daha iyi koşullarına uyum sağlayacak daha nitelikli bir eğitim vermek zorundadırlar.

Sayfa 29

Aile ve İdarecilerin Eğitime Karşı Duruşu

Ancak burada iki zorlukla karşılaşmaktayız:

(a) Ebeveynler genellikle sadece kendi çocuklarının geleceğini düşünmektedirler.

(b) idareciler tebaasını sadece kendi emellerini gerçekleştirecek bir araç olarak görmektedir.

Ebeveynler evle ilgilenirken idareciler devletle ilgilenir. Onların gayesi insanın doğal eğilimi olan evrensel iyiye ya da kaderinde olan mükemmeliyete ulaşmak değildir.

Ancak eğitim planının temelinde evrensellik olmalıdır. Peki, evrensel iyi düşüncesi, bize bireyler gibi zararlı mıdır? Asla! Bu düşünce uğruna bazı şeylerin feda edilmesi gerekse de bulunduğu şartlarda birey, en iyisine doğru bir ilerleme kaydedecektir. Onun ardından ne müthiş bir sonuç gelecektir! İyi eğitim sayesinde dünyada iyilik yükselecek.

İnsan doğasında kötülüğün temeli bulunmadığı için, gereken sadece insandaki gizli tohumların gelişmesidir. Kötü, sadece kontrol altına alınmamış doğanın sonucudur. İnsanda sadece iyinin tohumları vardır.

Aileler sadece çocuklarının dünyevi menfaatlerine odaklanmaktadır. Yöneticiler de bireyin devlete olan faydasıyla ilgilenmektedir.

Sayfa 30

Eğitimin Yönetimi

Okulların yönetimi tamamen entelektüel uzmanların idaresine bırakılmalıdır. Medeniyet bireyle başlar, bir kişi yavaş yavaş diğerini etkiler.

İnsan doğasının hedefine ulaşmasındaki gelişimi, evrensel iyi ile ilgilenen, geniş bakış açısına sahip, daha iyi bir gelecek hayaline sahip insanların çabasıyla mümkün olabilir. Halkını sadece hayvan krallığının bir parçası gibi gören ve tek amacı insan türünün çoğalması olan yöneticileri hâlâ tartışmayacak mıyız?

Eğer sadece aklın eğitiminden bahsediyorlarsa; sebebi halkının kendi hedeflerini gerçekleştirmede işine daha çok yarayacak olmasıdır. Bireylerin hedeflerini göz önünde bulundurmaları gerekir ama aynı zamanda insanlığın gelişmesi gerektiğini de hatırlarından çıkarmamalıdır. Yöneticiler, insanların sadece akıllı değil aynı zamanda iyi olması gerektiğini bilmeli ve gelecek nesillerin kendi ulaştıkları seviyeden daha yüksek bir mükemmellik durumuna ulaşmasında gerekli çabayı göstermelidir.

Sayfa 31–32

Çocukta Özgürlük Anlayışı Nasıl Geliştirilmeli?

Eğitimin en büyük meselelerinden biri, çocuğun özgür irade kapasitesiyle gerekli sınırlamalara nasıl boyun eğeceğidir; çünkü sınırlama gereklidir.

Sınırlamalara rağmen özgürlük anlayışını nasıl geliştireceğim? Öğrencimin özgürlüğüne bir sınırlama getirirken aynı zamanda özgürlüğünü kullanması için ona rehberlik etmek zorundayım. Aksi takdirde eğitim tamamen mekanik bir hale gelir ve çocuk, eğitimi bittiğinde tam anlamıyla özgürlüğünü kullanamaz. Toplumun kaçınılmaz muhalefetini erkenden öğrenmelidir. Böylece kendini maddi açıdan desteklemenin, yokluğa dayanmanın ve bağımsız olmak için bunları elde etmenin ne kadar zor olduğunu öğrenebilir.

Burada aşağıdakileri incelemeliyiz:

Birincisi, çocuğa erken yaşlardan itibaren başkalarının özgürlüğüne müdahale etmemek şartıyla her alanda tam bir özgürlük tanımalıyız (kendine zarar vereceği durumlar hariç örneğin bir bıçak alırsa). Ancak çığlık attığında ya da yüksek sesle güldüğünde diğerlerini kızdırabilir.

İkincisi, kendi amaçlarına ancak başkalarının amaçlarına ulaşmasına izin verirse ulaşabileceği gösterilmelidir. Örneğin, itaatsiz davranırsa ya da derslerini dinlemek istemezse çok istediği bir şeyden mahrum edilmelidir.

Üçüncüsü, çocuğa sınırlamaların, sadece özgürlüğünü zamanla doğru kullanabilmesi için konulduğunu kanıtlamak gerekir. Böylece çocuğun bir gün tamamen özgür ve diğerlerinden bağımsız olacağını kavraması sağlanır. Bu, çocuğun anlayacağı son şeydir.

Çocuk, hayatında çok sonra kendini maddi açıdan desteklemesi gerektiğini anlayacaktır; çünkü çocuklar hayatı boyunca ebeveynlerin evindeki gibi yaşayacaklarını ve hiçbir sorun olmadan yiyip içeceklerini zanneder. Aslında çocuklara ve özellikle de zengin ailelerin ve idarecilerin çocuklarına bu fark ettirilmezse kendileri Otaheiti yerlileri gibi hayatları boyunca çocuk kalırlar.

Çocuğun, kusursuz özgürlüğe sahip olması sağlanırken, ona diğer insanların özgürlüğüne de saygı duyması gerektiği öğretilmelidir. Ayrıca gelecekte özgürlüğü doğru kullanabilmesi için gerekli sınırlamalara da uyması sağlanmalıdır.

Sayfa 44–45

Çocuklar Çok Kalın Giydirilmemeli

Dahası, çocukların kanları yetişkinlerden daha sıcak olduğu için çok fazla giydirilmemelidir.

Çocuğun kan sıcaklığı 46° dereceye ulaşırken; yetişkin bir kadın ya da erkeğin kan sıcaklığı ancak 35.5º dereceye ulaşabilir. Kendinden büyük çocukların hoşlanacağı bir sıcaklık daha küçük çocukları bunaltabilir.

Yetişkinler için bile çok kalın giyinmek, çok sıcak içecekler içmek iyi değildir; çünkü görüldüğü üzere soğuk insanı daha güçlü kılar. Bu sebeple çocuğun yatağı serin ve sert olmalıdır. Soğuk banyolar da iyidir.

Hiçbir uyarıcının çocuğun açlığını tetiklemesine izin verilememelidir; çünkü açlık sadece aktivite ya da meşguliyet sonrası meydana gelmelidir. Fakat çocuk bir şeye, onun yokluğunu hissedecek kadar alıştırılmamalıdır. İyi veya kötü, çocuğun bir alışkanlık kazanmasını teşvik etmemek daha uygundur.

Sayfa 57

Çocuğu Kundaklamak Üzerine

Vahşi kabileler arasında bebeğin kundaklandığı hiç gözlenmemiştir. Amerika’daki vahşi kabileler toprağa bir çukur açar, içine de çürümüş ağaçların çer çöpünü saçar ve çocuğu orada tutar. Böylece çocuğu bir nebze de olsa temiz ve kuru tutmuş olurlar.

Aslında biz kendi rahatımız için bebeği mumya gibi kundaklar; böylece kolu bacağı kırılmasın, burkulmasın diye onu sürekli takip etmek zorunda kalmayız. Fakat bazen kundaklandıkları için kemikleri zarar gören birçok bebekle karşılaşırız. Kundaklanan bebek huzursuz olur, kol ve bacaklarını hiç kullanamayacağını düşünerek umutsuzluğa kapılır. Sonra da insanlar, bebeğe ağlamasını kesmesini istediklerinde susacağını zanneder. Yetişkin bir insanın aynı muameleye maruz kaldığının düşünün; o da ağlamayacak ya da umutsuzluğa düşmeyecek midir?

Genel olarak, ilk eğitimlerin sadece negatif olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Doğanın verdiklerine bir ilave yapmak zorunda değiliz, her şey kendiliğinden devam eder. Bizim tarafımızdan bir ilave yapmak gerekirse bu da çocuğu sertleştirmektir. Bu yüzden, çocukları kundaklamayı bırakmalıyız. Bunun yerine çocuğu korumak için, İtalyanların kullandıkları arruccio dedikleri deri kayışlı kutu gibi bir yatakta çocuğu tutabiliriz. Annesi tarafından beslenirken bile çocuk oradan hiç çıkartılmaz. Böylece çocuk, gece annesiyle uyuduğu sırada havasızlıktan boğularak ölme riskinden kurtulur, çünkü pek çok çocuk bu sebeple hayatını kaybetmektedir. Böyle bir düzenleme, çocuğu kundaklamaktan daha iyidir. Hem çocuğa hareket özgürlüğü sağlar hem de yaralanmasını önler.

Sayfa 58

Çocuğu Sallamak ve Ağlaması

İlk dönem eğitimine dair diğer bir gelenek ise bebeğin sallanmasıdır. Bunu yapmanın en kolay yolu; köylülerin yaptığı gibi, bir kalasa iple beşiği bağlamak ve ipi çektikçe beşiğin sağa sola sallanmasını sağlamaktır. Fakat ileri geri çocuğu sallamak uygun değildir.

Yetişkinlerde de sallanmak bulantı ve baş dönmesine sebep olabilir. Dadılar, çocuğu sallayarak sersemlemesini ve böylece ağlamamasını ister.

Fakat ağlamak çocuk için sağlıklıdır. Çocuk doğduğunda, ilk nefesini aldığında damarlarındaki kanın hareket yönü değişir ve bu da çocukta bir acıya sebep olur; çocuk hemen ağlamaya başlar. Ağlarken harcadığı enerji sayesinde vücuttaki birçok organ güçlenmeye başlar. Çocuk ağlamaya başladığında, dadıların yaptığı gibi şarkı söyleyerek hemen yanına koşmak çocuk için iyi bir şey değildir. Bu onları şımartır, bir kere, bir şeyi ağlayarak elde ederse; sonrasında ağlayarak her şeyi elde etmeye çalışacaktır.

Sayfa 59

Çocuklara Alışkanlık Kazandırmak Üzerine

Tüm bu yapay düzenekler daha zararlıdır. Doğa her şeyi belirli bir düzen ve mantıkta yaratmıştır; insanın gücünü nasıl kullanması gerektiğini öğrenmesi için, ona özgürlüğünü de elinde bulundurması gerektiğini hatırlatır.

Tüm bu eğitim çocuğun kadınsı olmasını engeller. Bu durum onlara, kadınsılığın tam tersi cesaret gerektiren alışkanlıklar kazandırılarak sağlanabilir.

Çocukları her şeye alıştırmak da tehlikelidir. Ruslar bu konuda çok ileri giderek hata yapmışlar ve çocuklarını aşırı derecede sert koşullara alıştırırken büyük bir çoğunluğunu erken yaşta kaybetmişlerdir.

Alışkanlık, bir zevk ya da davranışın doğamızın bir ihtiyacı haline gelene kadar sürekli tekrar edilmesidir. Çocuklar daha kolay alışkanlık kazanır; bu yüzden tütün, konyak ve sıcak içecekler gibi uyarıcılığı yüksek maddelerden uzak tutulmalıdır. Bir kere alışınca, bunları bırakmak çok zordur. Bırakmaya başlayınca, bir maddenin sürekli kullanılması vücudumuzdaki çeşitli organların işleyişini etkilediği için, vücutta önce fiziksel rahatsızlıklar meydana gelir.

Bir insan ne kadar çok alışkanlık kazanırsa, o kadar çok özgürlüğünden feragat eder. Bu durum hayvanlar için de geçerlidir. Yaşamın ilk yıllarında edinilen alışkanlıklar, ileriki yaşamda mutlaka izler bırakır. Bu yüzden çocukların herhangi bir alışkanlık oluşturması engellenmelidir.

Sayfa 63

Çocukların İstekleri Karşısında Ne Yapmalı?

Çocukların isteklerini yerine getirmek onları şımartmaktır ama çocukların isteklerini kasten geri çevirerek onları büyütmek de tamamen yanlıştır. İlki genelde çocukların, ailelerin eğlencesi olduğu, özellikle konuşmaya başladığı zaman gerçekleşir. Fakat çocuğu şımartarak aslında ona büyük zarar verilir ve bundan tüm hayatı etkilenir. Çocuklarının isteklerini geri çeviren ebeveynler, onların öfkelerini göstermelerini de engeller fakat çocuklar kendilerini kontrol etmeyi henüz öğrenmediklerinden, içlerindeki öfke giderek güçlenir.

İlk döneminden itibaren çocuk eğitiminde aşağıdaki kurallar izlenmelidir: Çocuk ağladığı zaman, eğer canının gerçekten yandığından eminsek hemen yardımına gitmeliyiz. Öte yandan eğer huysuzluğundan ağlıyorsa, çocuk yalnız bırakılmalıdır. Büyüyene kadar bu şekilde davranmaya devam edilmelidir. Bu durumda çocuğun karşı çıkması gayet doğaldır; sürekli konuşsa da çocuğa hoşgörü gösterilmemelidir. Çoğu çocuk sürekli isteyip ısrar ederek istediklerini ebeveynlerinden alır. Eğer çocuk ağlayarak her istediğini elde etmeye alışırsa huysuz olur; Öte yandan her şeyi isteyerek elde etmeye alışırsa kişiliği zayıflar. Eğer önemli bir sebebi varsa, isteği yerine getirilmelidir ama önemli bir sebep yoksa ne kadar ısrar etse de isteği reddedilmelidir. Red, her zaman net ve kesin olmalıdır. Bu durum tekrarın ne kadar gereksiz olduğunu gösterecektir.

Sayfa 74

Çocuğu Ödüllendirme ve Cezalandırma Üzerine

Bir çocuğun yalan söylediğini varsayalım. Böyle bir durumda çocuk cezalandırılmamalı ama ayıplanmalı ve gelecekte kimsenin ona inanmayacağı söylenmelidir.

Yaramazlık yaptığı için bir çocuğu cezalandırır ve iyi olduğu için ödüllendirirseniz, sonrasında sadece ödül için iyilik yapacaktır ve dış dünyayla karşılaştığında, iyiliğin her zaman ödüllendirilmediğini, kötülüğün de her zaman cezalandırılmadığını gördüğünde; hayatta sadece işini nasıl götüreceğini düşünen ve kendi menfaatlerine göre iyilik veya kötülük yapan bir insana dönüşecektir.

Sayfa 105

Çocuğa Nasıl Bir Ceza Verilmelidir?

İtaatsizliği çocuk da yapsa, genç de yapsa mutlaka cezalandırılmalıdır.

Bu ceza, kişinin davranışının sonucundan muzdarip olduğu doğal ceza olabilir -mesela çocuğun aşırı yemek yediğinde hasta olması gibi- ki bu ceza en iyisidir çünkü insan bu tür cezalara ömrü boyunca maruz kalacaktır. Yapay ceza uygulanabilir. Çocuğun saygı duyulma ve sevilme arzusu düşünüldüğünde; bu tür cezaların çocuğun kişiliği üzerinde kalıcı etkiler bırakacağı bilinmelidir.

Fiziksel cezalar, sadece manevi cezanın yetersiz kaldığı durumlarda uygulanmalıdır. Eğer manevi cezanın hiç etkisi olmazsa, fiziksel cezaya başvurabiliriz; ancak iyi bir kişiliğin bu şekilde oluşturulamayacağını da aklımızdan çıkarmamalıyız. Ancak ilk başlarda, fiziksel sınırlama ayıplamanın yerini alabilir.

Sayfa 112

Cezanın Amacı Olmalıdır

Öfkeyle verilen cezalar faydasızdır. Sonrasında çocuklar cezayı, sadece öfkenin bir sonucu olarak algılar ve kendilerini de bu öfkenin bir kurbanı olarak görür.

Genel bir kural olarak ceza, çocuklar üzerinde büyük bir dikkatle uygulanmalıdır ki çocuklar cezanın amacının onları geliştirmek olduğunu anlasın.

Cezalandırıldıkları zaman çocukları, teşekkür eder gibi cezayı veren kişinin elini öpmeye zorlamak aptalcadır ve çocuğu sadece bir köleye çevirir.

Fiziksel ceza çok sık uygulanırsa, çocuğu inatçı yapar ve ebeveynler çocuklarını sırf inatları yüzünden cezalandırırsa, çocuk daha fazla inatçı olur. Ayrıca inatçı insan her zaman kötü insan demek değildir ve genellikle ufak bir serzenişte yola gelirler.

Sayfa 113

Çocuğun Erken Gelişmesi İyi Bir Şey Değildir

Çocuklar yaşlarına uygun şekilde eğitilmelidir.

Çoğu ebeveyn, evladının erken gelişmesinden çok memnun olur ama genellikle bu çocuklardan bir şey çıkmaz.

Bir çocuk akıllı olmalıdır ama sadece bir çocuk olarak. Büyüklerinin tavırlarını taklit etmemelidir. Çocuğun, kendini yetişkinlere uygun ahlâkî değerleriyle donatması, kendi sınırlarının epey bir dışına çıkması demektir ve bu sadece taklitçiliktir.

Bir çocuk, sadece çocuklara has bir kavrayışa sahip olmalı; erkenden, ileride edinmesi geren ahlâkî değerleri sergilememelidir. Yapmacık tavırlara sahip bir çocuk, asla bir yetişkinin kavrayışına ve anlayışına sahip olamayacaktır.

Sayfa 118

Çok Bilmek mi, Derin Bilmek mi?

Festina lente* sözü devamlı hareketi ifade eder. Çok şey öğrenmek için acele etmeliyiz; bu festina’dır. Fakat derinlemesine öğrenmemiz zaman alır; bu da lente’dir.

Burada şöyle bir soru karşımıza çıkar:

Yüzeysel olarak çok şey bilmek mi yoksa derinlemesine az şey bilmek mi daha iyidir?

Az ama iyi bilmek; çok ama yüzeysel bilmekten daha iyidir çünkü insan sonra yüzeysel bilginin sığ olduğunun farkına varır.

Ama çocuk henüz, hangi durumda şu veya bu daldaki bilginin kendisine faydalı olacağını bilmez: bu yüzden bir şeyleri derinlemesine bilmesi daha iyidir yoksa sadece yüzeysel edinilmiş bilgilerle insanları aldatıp kendine hayran bırakır.

*Sakince acele et.

Sayfa 124

Çocuğu Tevazu Sahibi Yapmak için

Çocuktaki kıskançlık duygusunu, kendi değerini başkalarıyla kıyaslamasını istediğimizde uyandırırız.

Tevazu gerçekten, kendi değerimizi ahlâkî mükemmellik standartlarıyla kıyaslamaktan başka bir şey değildir. Bu yüzden Hristiyanlık, insanlara tevazuyu öğütleyerek değil; kendilerini mükemmelliğin en yüksek modeliyle kıyaslamayı öğreterek onları tevazu sahibi haline getirir.

Tevazuyu, değerimizi düşürmekte görmek çok abestir. ‘Bak, şu çocuk nasıl da terbiyeli!’ Bu tür ifadeler sadece bayağı bir düşünme tarzı oluşturur. Eğer kişi kendi değerini başkalarınınkine göre tahmin etmeye çalışırsa; ya kendini onlardan yüceltmeye ya da onların değerini düşürmeye çalışır. Başkalarının değerini düşürmeye çalışmak da kıskançlıktan ileri gelir. Sonrasında suçu hep başkasına atar ki kendini onla daha rahat kıyaslayabilsin. Öykünme, yanlış uygulanırsa sadece kıskançlığa sebep olur. Bazen öykünme doğru bir amaç için kullanılabilir.

Çocuğu, verdiğimiz sorumluluğu yerine getirebileceğine ikna etmek için, başkalarının bunu rahatlıkla yerine getirişini ona örnek gösterebiliriz.

Hiçbir koşulda, bir çocuğun öteki çocuğu aşağılamasına müsaade etmemeliyiz. Çocukta, sahip olduklarının üstünlüğüne dayanan hiçbir kibir ve gösterişe göz yummamalıyız. Aynı zamanda çocuktaki samimiyet ve dürüstlüğü geliştirmeliyiz. Çocuktaki mütevazı özgüven, onu, hünerlerini uygun bir üslupla sergileyeceği bir konuma getirir. Özgüven, küstahlıktan farklıdır; özgüven başkalarının yargılarıyla ilgilenmemektir.

Sayfa 132

Dinin Tanımı ve Çocuğa Din Öğretimi

Peki din nedir? Din, kuvvetini yasa koyucu ya da yargıçtan alan içimizdeki yasadır; Tanrı bilgisine uygulanan ahlâktır. Eğer din ahlâkla birleşmezse, sadece bir lütuf kazanma çabasına dönüşür. İlahiler okuma, ibadetler ve kiliseye gitme insana sadece taze bir kuvvet, ilerlemek için cesaret veya ödev inancıyla dolu bir yürek vermelidir. Bu eylemler; görevlerin kendisi değildir ama iyi görevler için hazırlıktır ve Tanrı’yı memnun etmenin tek gerçek yolu, daha iyi bir insan olmaktır.

Çocuğu eğitirken önce içindeki yasadan başlamalıyız. Kötücül bir insan kendisine karşı aşağılayıcıdır ve bu aşağılama doğuştandır ve Tanrı kötüyü yasakladığı için ilk anda ortaya çıkmaz. Aslında yasa getirici aynı zamanda yasanın failidir. Mesela bir idareci, ilk yasaklayıcı olarak anılmadan, ülkesinde hırsızlığı yasaklayabilir. Buradan insan, mutluluğu hak etmesini sağlayanın sadece iyi bir yaşam olduğunu anlamaya başlar. İlahi yasalar, aynı zamanda tesadüfi olmadığı için doğanın yasası olarak da görülmelidir. Bu sebeple din, tamamıyla ahlâklılığa bağlıdır.

Din öğretimine teolojiyle başlamamalıyız. Sadece teoloji zeminine kurulmuş bir din asla ahlâk içeremez. Bu yüzden, böyle bir dinden; bir elde korku ve diğer elde ödül umudundan başka bir duygu elde edemeyiz ve bu durum sadece bâtıl inanç kültü üretir. Bundan dolayı önce ahlâk sonra teoloji gelmelidir ve asıl din budur.

Sayfa 139–140

Çocuğa Cinsel Eğitim Verilmesi

Sonuç olarak, özellikle yetişkin olma çağına gelmiş gençler için birkaç yorum eklemeliyiz. Bu dönemde genç, daha önce yapmadığı belirli ayırımları yapmaya başlar. İlki, cinselliktir. Doğa insana yakışmayan ve sadece hayvanların ihtiyaç duyduğu bir şeymiş gibi bu konunun üzerine, bir gizlilik örtüsü sermiştir. Ancak doğa bunu, her türlü ahlâklılıkla mümkün olduğunca birleştirmeye çalışmıştır. Vahşi kabileler bile cinsellikle ilgili konularda utangaç ve ketumdurlar. Çocuk, bebeklerin nereden geldiği gibi merak dolu sorular sorabilir. Ancak çocuğun bu tür soruları; mantıksız, saçma bir cevapla ya da çocukça sorular sorduğu söylenilerek kolayca geçiştirilebilir.

Cinsellik arzusu gençte doğal olarak başlar ve ne olduğunu bile anlamadan içgüdüsel olarak gelişir. Bu sebeple genci bu konuda cahil bırakmak mümkün değildir. Sessizlikte kötülük daha da çoğalır; bunu atalarımızın eğitiminde görmekteyiz. Günümüzde cinsellikle ilgili gençlerle açık ve net olarak konuşmamız gerektiği kabul edilmektedir. Bunun hassas bir konu olduğunu bilmeliyiz; çünkü bu konuyu açık bir konuşma olarak ele alamayız. Ancak gencin yeni dürtülerine” anlayış göstererek konuşmayı sürdürürsek; her şey iyi gidecektir.

Sayfa 145

Şehvet, Karşı Cinsle İlişki ve Eğitim

Şehvet kadar hem zihni hem de bedeni zayıflatan başka bir şey yoktur. Bu gerçek, gençten saklanmamalıdır. Tüm berbatlığıyla bunu gencin gözleri önüne sermeliyiz. Gence şehvete kapılırsa; nesli için faydasız olacağını, hiçbir kötülüğün bedenini şehvet kadar mahvedemeyeceğini, erkenden yaşlanacağını ve zihnini zayıflatacağını açıkça anlatmalıyız.

Sürekli başka şeylerle meşgul olarak ve gerektiğinden fazla uykuda ve yatakta vakit geçirmeyerek bu dürtülerden uzak durabiliriz. Bu düşünceler sadece hayal gücümüzde kalsa bile, yaşam enerjimizi emer; bu yüzden başka işlerle meşgul olarak, aklımızdan bu tür düşünceleri çıkarabiliriz.

Eğer karşı cinse meyledersek, bu yolda pek çok engelle karşılaşırız. Hâlbuki kendimize dönmemiz bizim için daha faydalıdır. Karşı cinse duyulan arzunun fiziksel etkileri aşırı derecede inciticidir, ancak ahlâken sonuçları daha da kötüdür. Burada, doğanın sınırları aşılmıştır ve gerçek bir doyuma ulaşılamayacağı için arzular durmaksızın kabarır.

Gençlerin öğretmenleri, bir gencin karşı cinsle bir ilişki yaşamasının kabul edilebilir olup olmadığı sorusunu tartışmaktadır. Eğer iki şeyden birini seçmek zorundaysak, biri diğerinden kesinlikle daha iyidir. Genç, karşı cinsle bir ilişki yaşarsa, doğaya karşı davranmış olur. Doğa ondan yetişkin bir erkek olup, neslini çoğaltmasını ister ancak medeni toplumlarda meydana gelen kimi zaruretler, bazen kişinin evlenip çocuklarını eğitmesini imkânsız kılar. Burada kişi toplumsal düzene karşı bir vaziyete düşebilir. En iyisi — aslında, genç erkeğin ödevi — evlenecek duruma gelene kadar beklemektir. Böylece sadece iyi bir insan gibi değil; aynı zamanda iyi bir yurttaş gibi de davranmış olur.

Genç, erken yaşta karşı cinse saygı duymayı öğrenmelidir; kötü niyetli olmayan tavırlarla onun saygısını kazanabilir ve mutlu bir evlilik için çaba sarf edebilir.

Sayfa 147–148

Çocuğa Sınıf Farklılığı ve Eşitsizlik Hakkında Bilgi Verilmesi

Gencin topluma karışmaya başladığında ayrımına vardığı ikinci şey ise sınıf farklılığı ve insanlar arasındaki eşitsizliktir. Gencin bunu çocukluk çağında fark etmesi engellenmelidir; çocuğun hizmetçilere bile emir vermesine müsaade edilmemelidir.

Eğer çocuk, ebeveynlerini hizmetçilere emir verirken görürse; ebeveynler çocuğa şu şekilde açıklama yapmalıdır: ‘Biz onlara ekmek veriyoruz, ücret ödüyoruz; bu yüzden onlar da bize itaat ediyor. Sen onların ücretini ödemiyorsun; bu yüzden onlara emir veremezsin.’

Aslında ebeveynleri çocukları yanlış bir zanna kaptırmasa, çocuklar bu ayırım hakkında hiçbir şey bilmez. Gence, insanlar arasındaki eşitsizliğin, bir tarafın diğer taraf üzerinden fayda sağlama çabasından meydana geldiği gösterilmelidir. İnsanlar arası eşitlik bilinci gence, hâlihazırdaki toplumsal eşitsizlikle beraber adım adım öğretilmelidir.

Sayfa 149

--

--